12 Haziran 2016 Pazar

Bizim Mahallenin Fırıldakları

Bizim Mahallenin Fırıldakları
Bir mesel-         
Bir gün kervan sahibi tacirin en yaşlı develerinden biri hastalanmış. Tacir; ölmeden gideyim de deve ile helalleşeyim diye düşünmüş, gitmiş devenin yanına:
Gün geldi sana çok yük yükledim, gün geldi seni susuz bıraktım, gün geldi çöllerde sana zulmettim. Hakkını helal et! Deve son demlerini yaşarken tacir sahibine şu karşılığı verir:
Gün geldi sırtıma çok yük yükledin; hakkım helal olsun, gün geldi susuz çöllerde yürüttün; hakkım helal olsun; gün geldi bana zulmettin; hakkım helal olsun! Fakat ömrümce beni bir eşşeğin peşinden yürüttün ya; bu yüzden sana HAKKIMI HARAM EDİYORUM!
Sevdiğim bir hocadan şu beyiti işitmiş, anında mıh gibi hafızama kazımıştım bir daha unutmamak üzere:
“Her ne yüzle baksa göz âyinede kendin görür
Vechini pâk eyle kim mir’âta bühtân olmasın.”

Ne zaman birilerini eleştirecek olsam şu beyit yankılanır kulaklarımda. Çoğu kez kusmak istediğim zehri geri yutuşum ondandır. İnsanoğlu neler de barındırır içerisinde… Ne sırlar, ne entrikalar…
Entrika demişken; bizim mahallede dönen entrikalar, fırıldaklar; sanırım pek az entrika dizisinde dönüyor. Bizim mahallenin çobanı; köpeklerin sultası altında, koyunlar kurtluk peşinde… Bir de tilkileri var ki bizim mahallenin… kuyrukları kendilerinden büyük tilkilerimiz. mahalleye fitne ateşi sokan tilkilerimiz. Görünmüyoruz zanneden, herzekâr, sinsi tilkilerimiz.
Yanarım yanarım da; millete sattığımız cakalara yanarım. Bizim mahallede adettir caka satmak.
Bizim mahallede adet olan  bir şey daha var ki bizler; ele veririz talkını, kendimiz yutarız salkımı.


İçimde çalkalanan bir deniz var. Ha taştı ha taşacak. Bizim mahallenin çobanları bilsinler ki; deniz adamı boğar. Çobanı da, koyunu da, tilkiyi de boğar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder