Bizim Mahallenin
Fırıldakları
Bir mesel-
Bir gün kervan
sahibi tacirin en yaşlı develerinden biri hastalanmış. Tacir; ölmeden gideyim
de deve ile helalleşeyim diye düşünmüş, gitmiş devenin yanına:
Gün geldi sana
çok yük yükledim, gün geldi seni susuz bıraktım, gün geldi çöllerde sana
zulmettim. Hakkını helal et! Deve son demlerini yaşarken tacir sahibine şu
karşılığı verir:
Gün geldi
sırtıma çok yük yükledin; hakkım helal olsun, gün geldi susuz çöllerde
yürüttün; hakkım helal olsun; gün geldi bana zulmettin; hakkım helal olsun!
Fakat ömrümce beni bir eşşeğin peşinden yürüttün ya; bu yüzden sana HAKKIMI
HARAM EDİYORUM!
…
Sevdiğim bir
hocadan şu beyiti işitmiş, anında mıh gibi hafızama kazımıştım bir daha unutmamak
üzere:
“Her ne yüzle baksa göz âyinede kendin görür
Vechini pâk eyle kim mir’âta bühtân olmasın.”
Ne zaman birilerini eleştirecek olsam şu beyit
yankılanır kulaklarımda. Çoğu kez kusmak istediğim zehri geri yutuşum ondandır.
İnsanoğlu neler de barındırır içerisinde… Ne sırlar, ne entrikalar…
Entrika demişken; bizim mahallede dönen entrikalar,
fırıldaklar; sanırım pek az entrika dizisinde dönüyor. Bizim mahallenin çobanı;
köpeklerin sultası altında, koyunlar kurtluk peşinde… Bir de tilkileri var ki
bizim mahallenin… kuyrukları kendilerinden büyük tilkilerimiz. mahalleye fitne
ateşi sokan tilkilerimiz. Görünmüyoruz zanneden, herzekâr, sinsi tilkilerimiz.
Yanarım yanarım da; millete sattığımız cakalara yanarım.
Bizim mahallede adettir caka satmak.
Bizim mahallede adet olan bir şey daha var ki bizler; ele veririz
talkını, kendimiz yutarız salkımı.
İçimde çalkalanan bir deniz var. Ha taştı ha
taşacak. Bizim mahallenin çobanları bilsinler ki; deniz adamı boğar. Çobanı da,
koyunu da, tilkiyi de boğar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder